içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

“GELİBOLU’YA BİR İHANET ÖYKÜSÜ”

.. “Gelibolu deyince, ilk olarak aklınıza ne gelir?..” diye bir soru sorulsa..

Hiç düşünmeden “GELİBOLU MU?..” Adı üzerinde zaten; “GÜZEL KENT!..” diye başlayıp, taa mitolojik çağlara uzanan onlarca destandan, efsaneden, bahsedilir.. Sonra da..

–“Osmanlı İmparatorluğu’nun en eski ve en büyük tersanesi.”

–“Ünlü Türk Denizcisi Kaptanı Derya Piri Reis ve 500 yıllık Dünya Haritası.”

–“İlk açık hava Namazgâhı ve dünyanın en büyük Mevlevîhanesi.”        

–“Anafartalar Kahramanı M. Kemal’in milletin kalbinde yüceldiği bölge.”

–“Avrupa’nın yenilmez armadalarına; Çanakkale Geçilmez!. dediğimiz yer.”

–“Düşmanların bile Türk Milletini saygıyla selamlamayı öğrendiği toprak.”

–“Kurtuluş Savaşı temellerinin atıldığı, esaret zincirinin parçalandığı coğrafya..” gibi birbirinden farklı yüzlerce cevap verilirdi herhalde!..

**

Bu şirin sahil kentinin adı zaten asırlar öncesinden tescil edilmişse.. Mitolojik devirlerden başlayıp adına destanlar yazıla yazıla yakın çağlara gelinmişse.. Yetmemiş, bir de yüzyıl önce tarihin bir daha eşine rastlayamayacağı “Çanakkale Geçilmez” destanı kanla   yazılarak yedi düvele ispatlanmışsa.. Düşmanları bile bu toprakları savunan mert insanlara saygı duymayı öğrenmek zorunda kalmışsa..  Unutulmasın ki;   Gelibolu’da oturanların da, ziyaretçilerin de, yazlıkçıların da  hatta gelip-geçenlerin de  daha çok  saygılı davranmak ve bu güzel tarihi beldeye sahip çıkmak gibi bir yükümlülükleri vardır..

**

..Bir ay kadar önceydi.. Gelibolu Rüzgârı Dergisi’nin gönderi makbuzlarını almak için PTT’ye gittim. Büyük Cami ile PTT önündeki kısıtlı park alanında inşallah yer bulurum dedim.. Tam o anda bir aracın çıkmakta olduğunu gördüm, işaretleştik. Çıkmasını kolaylaştırayım diye aracımı biraz ileri aldım, geri vitese taktım, başımı pencereden çıkartıp beklemeye başladım.. Derken, yoldan hızla gelen bir araç kaşla göz arasında boşalan yere girmesin mi?. Korna çalarak, seslenerek uyarmaya çalıştımsa da nafile.. Söylene söylene aracımdan indim, yanına gittim. 20-25 yaşlarında bir kız çocuğu. “Kızım dedim; Fark etmedin herhalde?.. Korna çalıp seslendim de. Buraya ben girecektim” dedim.  “Yolun ortasında, geri vitese takmış  bekliyordun.. Nereye gideceğini ne bileyim!..”  diye küstahça bir cevap verdi. “Tamam kızım,  şimdi öğrendin..” Hiç istifini bozmadan kapıyı aralamaya başladı.  “Yani çıkmayacak mısın?..” deyince “Çıkmayacağım!..” deyip araçtan indi. Torunum yaşında bir kız.. Ben 75 yaşındayım.. “Aferin kızım!.. Hem nezaket  hem de yaşlılara hürmet bakımından çok güzel yetişmişsin.. Aileni candan kutlarım.. Böyle örnek bir evlat yetiştirmeyi başardıkları için (?!).. Geleceğimiz senin gibi uyanık (!) gençlerin elinde olduğu sürece sırtımız yere gelmez artık!..” deyip, çaresiz aracımın yanına geldim..

**

PTT’nin yanında bir karpuz sergisi var ya.. İşte o taraftan biri; “Yeter artık, her gün aynı şey!.. Kafamız şişti bu gürültülerden.. Yabancı plakalıların buralarda işi ne?..” diye naralar atarak, adeta kalabalığı yara yara gelmiyor mu?.. Herkes gibi ben de o tarafa baktım. Hani anarşik olaylarda halkı galeyana getirmek için ortaya çıkıp, ilk kıvılcımını çakanlar var ya, onlardan biri sanki.. Adeta gözü dönmüş, madde (!) kullanmış da kontrolden çıkmış gibi bir halde karşıma dikildi; “Sen kim oluyorsun da bizi rahatsız ediyorsun?.. Buralarda işin ne?.. Gürültüden kafamız şişti.. Kimsin sen?.. Üstelik bir bayanla ne şekilde konuşulacağını da bilmiyorsun!..” diye abuk sabuk konuşarak üstüme yürüdü. Adamın elinde kocaman bir ekmek bıçağı.. Derhal gardımı aldım.. Kıbrıs’ta soysuz Rumlara, Güneydoğu’da azgın terör mensuplarına aman vermemiştim. Bir çapulcuya pabuç bırakacak değildim herhalde.. Hala; “Sen kimsin ulan?.. Burada ne işin var?..” diye bağırıp duruyordu; “Gaziyim!..” dedim. Gayet küçümser bir ifadeyle; “Geç, geeç bunları.. Benim de kolumda çizik  var!..” deyince kan beynime sıçradı. “Bana bak!.” dedim, “Kimsin, nesin, amacın ne bilmiyorum ama.. Biraz daha ileri gidersen.. Elinden o bıçağı alııır.. Sonra da (?!)..”  diye yürüdüm üstüne.. O kükreyen aslan tırstı biraz.. Sesimi daha da yükselterek orada bekleşenlere ve namazdan çıkanlara duyuracak şekilde; “Ey ahali, olanları gördünüz.. Bu adam elinde koca bir bıçakla bana saldırdı.. Hepiniz  şahitsiniz..” uyarısını yaptım.  “Bıçak ve saldırı”  sözlerini işittiği için olsa gerek kadının biri koşmaya başladı.. Büyük bir telaşla; “Yok, yok.. Bıçak mıçak yok!..” gibisinden bir şeyler geveledi. Bıçağı fark edince de endişeyle; “Kocamın kötü bir niyeti yoktu.. Sergide karpuz kesiyordu.. Elinde kalmış demek ki bıçak!..” deyiverdi..

Elinde bıçakla, karpuz sergisinden meydanın ortasına kadar nara ata ata gel.. Hakaretler savurarak üstüme yürü.. Sonra da de kötü bir niyet olmadığına inanmamı bekle!.. Olacak şey mi?.. Kargalar bile güler!..

**

Sormak istiyorum; Her an suç işlemeye meyilli olan ve esaslı bir öfke kontrolüne ihtiyaç duyan birinin elinde -yasaların silah saydığı- bıçakla satıcılık yapması ne kadar doğru?.. Ülkemizde insan hayatı bu kadar ucuz mu?..  Üzerine vazife değilken, tanımadığı birine ayar vermeye kalkma yetkisini bu kişi nasıl buluyor, neye ve kime güvenerek böyle bir davranış sergiliyor?..

**

Ha, bir de kadınlara saygı meselesine gelince.. Benim yıllardır kadın hakları konusunda çeşitli platformlar da verdiğim mücadele, yazdığım makale ve şiirler bilinmiyor olabilir. Ancak, 1992’de KADINLARIMIZ şiirinden bir bölümü paylaşmakta yarar görüyorum..    “DÖRT MEVSİM İÇİNDE KADIN TEK BAHAR,

KUTSALDIR O, EKMEK KADAR SU KADAR.

DİŞİ KUŞLAR MİSALİ HEP YUVA KURAR,

O’NA GERÇEK DEĞERİ VERİLSİN ARTIK!..

**

ASIRLAR BİLE AZKEN YAPTIKLARINA,

SENEDE BİR GÜN REVA MI KADINA?.

SEVGİDEN BİR ÇELENK TAKIP SAÇINA,

KADIN BAŞLARA TAÇ EDİLSİN ARTIK!..”

**

Bu güzel topraklarda barışa ve sevgiye en çok ihtiyacımız olan günleri yaşıyoruz.. Bu müessif olay sonrası rastladığım kişilerin; “Geçmiş olsun.. Gelibolumuzda böyle şeyler olmazdı, üzgünüz!..” demeleri tesellim olurken.. Bende; “Keşke tepkinizi orada gösterip Gelibolu’ya sahip çıksaydınız!..” şeklinde sitem ediyordum..

Tam bir “Gelibolu Sevdalısı” olarak; ‘Kin ve Nefretin’ dışlandığı, ‘Sevgi ve Hürmetin’ beslendiği bir dünyada sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmeniz dileklerimle..

Bu yazı 3891 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum